Unutulmuş olanın geri dönüşü: Bellek, geleceksizlik ve direniş

19 Mart 2025 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve tutuklanmasıyla başlayan, kısa sürede Türkiye geneline yayılan eylemler, sadece bir siyasi figüre yönelik adaletsizlik algısının değil, aynı zamanda uzun süredir bastırılan toplumsal belleğin ve biriktirilmiş öfkenin de dışa vurumu olarak karşımıza çıktı. Bu yazı; unutulmuş olanın nasıl geri döndüğünü, yükselen geleceksizlik duygusunun karmaşık kitleler açısından nasıl bir ortak zemine dönüştüğünü ve direnişin ruhsal boyutunu tartışmayı amaçlamaktadır.

Kayalara Çarpan Dalgalar
Toplumsal sessizlikten patlamaya
Gezi Direnişi’nden bugüne, toplumsal hareketlerin ritmi belirgin şekilde değişti. Halk açısından kitlesel eylemler gerilerken sessizlik yaygınlaştı ancak bu sessizlik unutmaya işaret etmiyordu. Bastırılan duygular ve hatıralar yok olmaz; uygun tarihsel ve toplumsal koşullarda geri döner. 19 Mart’tan sonra yaşanan süreç, tam da bu bastırılmış olanın yeniden sahneye çıkmasının örneğidir. Toplumsal travmalar, adaletsizlik deneyimleri bireysel patolojiler gibi sadece tedaviyle değil; tanınma ve ifade edilme yoluyla anlam kazanır. Bu anlamda, sokağa çıkan bedenler sadece şimdiki zamana ait değildir; taşıdıkları tarihsel yükle birlikte hareket ederler.
Devletin fiziksel baskısı (polis şiddeti, gözaltında işkence, biber gazı) elbette en görünür olanıdır. Ancak şiddet yalnızca fiziksel zararla sınırlı kalmaz. Görünmez olan, yani gündelik hayatın kendisi de bir denetim aracıdır. İşe gitmek zorunda olmak, susmak, unutmak, sıradanlığa dönmek gibi “normaller”, ideolojik aygıtların bireyin ruhsal dünyasındaki etkisini gösterir. Bu nedenle eylemden sonra derse, mesaiye ya da bakıma dönmek zorunda kalan insanlar için asıl şiddet, “devam etmek zorunda olmak”ta gizlidir. Bu nedenle bugün bizi bütün bir yaşamı durdurmaya çağıran gençler de tutuklamalarla karşı karşıya kalmaktadır.
Geleceksizlik duygusu, gençliğin eylemlerinin merkezinde yer alıyor. Ancak bu duygu, çoğu zaman bireysel bir bunalım gibi ele alınıyor. Kapitalizm, vaat edemediği bir geleceği bireyin kişisel başarısızlığına dönüştürür. Bugün sokakta olan gençlik, bu yalanın farkında. Ve bu farkındalık da tüm eylem alanlarında gençliği özneleştiriyor. Bugün geleceksizliği bir duygu olarak ifade edip üzerine konuşurken bireyin iç dünyasından çok, onun yerleştirildiği toplumsal bağlam içinde anlaşılması gerekir. Gelecek planı kuramayan, emeklerinin karşılığını alamayan, diplomanın anlamsız kaldığı, adaletsizliklere karşı sesini duyuramayan bir kuşağın yeniden eyleme yönelmesi, bu yapısal çelişkinin politik bilince dönüşmesi için en önemli noktalardan birisidir. Ruhsal bölünme de burada ortaya çıkar: Beden işteyken, okuldayken ya da gündelik rutine dönmüşken; zihin sokakta kalmaya devam eder. Bu çelişki, eleştirel psikoloji açısından sistemin bireyi nasıl parçalı bir özneye dönüştürdüğünün göstergesidir.
Direniş anı yalnızca politik taleplerin dile getirildiği değil, aynı zamanda kolektif bir ruhsal iyileşmenin de yaşandığı anlardır. Bastırılmış olanın yeniden hatırlanması, bireyin yalnızlıktan çıkması, benzer deneyimleri yaşayanlarla bir araya gelmesi, dayanışmanın iyileştirici gücüyle ilgilidir. Bu anlamda, direniş süreçleri tüm politikliğinin etrafında aynı zamanda duygulanımsal ve iyileştirici boyutlar taşır.
Yaşadığımız günler, unutulmuş olanın, unuttuğumuz belki de hiç hatırlamadığımızı sandıklarımızın geri dönüşü. Bireylerin değil, toplumun unutmaya zorlandığı şeylerin yeniden görünürleşmesi. Geçmişin yalnızca acı bir anı olarak değil; bugünü kuran bir güç olarak ortaya çıkması. Ve bu nedenle, sadece öfkemiz değil, hatırlamak da politik bir eylem.
Çünkü hatırlayanlar örgütlenebilir. Ve örgütlenenler, direnebilir.
Bugünün eylemleri, yalnızca iktidara karşı bir tepki değil, aynı zamanda tarihsel unutkanlığa karşı bir direniştir. Bu nedenle örgütlenmek, yalnızca bir takvim ya da kararlar silsilesi değil; ortak hafızayı kurmak, birlikte hatırlamanın yollarını aramakla da ilgilidir.
Eğer belleğimiz bastırıldıysa, onu açığa çıkaran her ortak deneyim politik bir işleve sahiptir. Ve bu deneyim, sadece büyük anlatılarda değil; küçük toplantılarda, forumlarda, sosyal ağlarda, ev içindeki tüm sohbetlerde yeniden üretilir.
Örgütlenme bugün, yalnızca fiziksel değil; duygulanımsal bir temas, kolektif bir zaman algısı yaratabilme meselesidir. Bu nedenle direnişin yeniden kurulması, belleğin de kolektif biçimde inşa edilmesine bağlıdır.
Çünkü hatırlamak, yalnızca geçmişi bilmek değil; bugün ne yapacağımıza karar vermenin zemini olabilir.
(BSŞ/RT)
Kaynakça
- Kısa Dalga. (2025). Beyazıt’tan mektup var: Öfkemiz tam 23 yıllık. https://kisadalga.net/haber/gundem/beyazittan-mektup-var-ofkemiz-tam-23-yillik-123594
- Sendika.org. (2025). İsyandan notlar. https://sendika.org/2025/03/isyandan-notlar-723269
- Neel, P. (2025). Sağ’ın Karşı İsyanı. e-komite. https://e-komite.com/2025/sagin-karsi-isyani-phil-neel/
- Kısa Dalga. (2025). Geziden Saraçhane’ye: Gençliğin dönüşümü. https://kisadalga.net/yazar/geziden-sarachaneye-gencligin-donusumu-123420
- Fox, D., Prilleltensky, I., & Austin, S. (2009). Critical Psychology: An Introduction. 2nd ed. London: SAGE.
- Althusser, L. (1971). Ideology and Ideological State Apparatuses. In Lenin and Philosophy and Other Essays. Monthly Review Press.
- Le Bon, G. (1896). The Crowd: A Study of the Popular Mind.
- Martín-Baró, I. (1994). Writings for a Liberation Psychology. Harvard University Press.
Kayalara Çarpan Dalgalar
-
Unutulmuş olanın geri dönüşü: Bellek, geleceksizlik ve direniş - Beril Sercem Şengül (5 Nisan 2025)
-
Hindistan: Bir genel grevin gücü neye yeter? - Kavel Alpaslan (5 Nisan 2025)
-
Krizin meydanlara taştığı an: İspanya’da 'Öfkeliler' hareketi ve siyasi mirası - Diyar Saraçoğlu (5 Nisan 2025)
-
Sokağın öğrettikleri: Şili’deki gösteriler - Kavel Alpaslan (7 Nisan 2025)
-
Yunanistan’da kemer sıkma karşıtı hareket (2010-2012) ve etkileri – Diyar Saraçoğlu (7 Nisan 2025)
-
Sarı Yelekliler Hareketi: Bir Fransız öfkesi - Gülgün Günal (8 Nisan 2025)
-
Wall Street’ten yükselen itiraz: %99’un mücadelesi ve işgal siyaseti - Diyar Saraçoğlu (8 Nisan 2025)
-
Lübnan’ın sokağı: Sadece öfkeli mi olacağız? - Kavel Alpaslan (9 Nisan 2025)
-
Mısır’da 2011 ayaklanmaları: Tahrir Meydanı’ndan yükselen değişim - Diyar Saraçoğlu (9 Nisan 2025)