Sokağın öğrettikleri: Şili’deki gösteriler

Geçtiğimiz on yıl içerisinde en fazla ses getiren kitlesel sokak gösterilerinden biri Şili’de, 2019-2021 yılları arasında yaşandı. Bir ulaşım zammıyla başlayan eylemler, bir anda üç yıla yayılıp ülkenin temel sütunlarını sarsacak neoliberalizm karşıtı bir harekete dönüştü. Eylemciler için hedef artık bir muhafazakar hükümetin istifası değil; aynı zamanda anayasal bir değişiklikti.
Peki, toplam 36 kişinin hayatını kaybettiği, 28 bin kişinin gözaltına alındığı/tutuklandığı eylemler sonucunda ülke siyasi hayatında nasıl çarpıcı değişimler meydana geldi? Önce hükümet ‘reform’ sözü verdi, ardından yeni bir anayasa talebi güçlendi. Hatta bu rüzgarı arkasına alan bir sosyal-demokrat siyasetçi, Gabriel Boric devlet başkanı seçildi. Fakat yeni bir anayasa, referanduma götürülse de sosyo-ekonomik talepler ciddi bir şekilde budandı. Şili’de sokak tüm görkemiyle ve cesaretiyle ayağa kalktı, ancak reformizm düşmanı barikatın ‘bu yakasında’ belirince işler biraz değişti.
Yine de bir çırpıda başarı ve başarısızlık atfetmekte aceleci davranmamak gerekiyor. O sebeple bugünün sokağını aydınlatmak için gelin kabaca Şili’de yaşananları hatırlayalım.

Kayalara Çarpan Dalgalar
Hedef geçmiş
Şili eylemleri Ekim 2019’da metro ücretlerine yapılan zamla birlikte başlar. İlk başta lise ve üniversite öğrencilerinin öncülük ettiği eylemler olarak kendini gösterir. Fakat muhafazakar Sebastián Piñera hükümetinin hayat pahalılığını artıran uygulamaları kısa süre içerisinde çeşitli toplumsal kesimlerin katıldığı, neoliberalizm karşıtı bir karaktere bürünür. Milyonlar alanları doldurur, polisle şiddetli çatışmalar başlar.
Süreç, olağanüstü hal ilanına kadar uzanır.
Kadın mücadelesinin verdiği ses
Şili’deki kitlesel gösterilerin bir diğer sarsıntısı, Kasım 2019’da kadın kurtuluş mücadelesi ile kendini göstermişti. Ülkedeki sistematik cinsel şiddeti protesto eden Las Tesis isimli bir feminist kolektifin yaptığı eylemsel performans, kısa süre içinde tüm ülkede büyük yankı uyandırdı. Şilili feministlerin yaptığı marş, El Violador Eres Tú, yani ‘Tecavüzcü Sensin’ ifadeleriyle kadın cinayetlerine dikkat çekiyordu. Gerek bu marş, gerekse kadınların protestosu Türkiye de dahil olmak üzere pek çok ülkedeki kadın kurtuluş mücadelelerine ilham verdi. Sembolik gücüyle kadın kurtuluş mücadelesinin evrensel bir mücadele olduğunu bir kez daha hatırlattı. Bu eylemlerin kitleselliği ise ülkeyi bekleyen daha kapsamlı sokak gösterilerinin bir habercisiydi.
Elbette neoliberal politikalara karşı bu gür sesin Şili’den çıkmış olması bir tesadüf değil. 1970’lerde seçimle iktidara gelen solcu devlet başkanı Salvador Allende’ye yönelik bir ABD destekli darbeyle iktidara gelen General Augusto Pinochet’in kurduğu iktidar, Şili için ‘neoliberal laboratuvar’ yorumları yapılmasına neden olur. Bu geçmişin toplum üzerindeki siyasi ya da ekonomik gölgesi yıllar içerisinde büyüyünce protestolarda Pinochet döneminden kalan anayasanın değiştirilmesi talep edilir (Şili’deki darbe anayasasının da 1980 tarihine dayanıyor oluşu bizim açımızdan anlamlı bir ‘tesadüf’ tabii).
Şili’de neoliberalizmin yarattığı yıkımı daha iyi anlayabilmek adına birkaç örnek verebiliriz. Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) ülkeleri arasında ekonomik eşitsizliğin en şiddetli hissedildiği yerlerden biridir. Şili’deki gelir uçurumu OECD ortalamasından %65 daha fazladır. Şilili işçilerin yarısı ise ayda 550 dolar ya da daha az kazanıyor. 2018 verilerine göre ülkenin en zenginlerinin elinde bulundurduğu gelir, en yoksullarınkinden 13,6 kat daha fazla.[1] Başka bir veride ise Şili’nin %1’lik en zengin kesiminin, ülke servetinin %26,5’ini kontrol ettiği; en yoksul %50’nin ise ülke servetinin yalnızca %2,1’ine sahip olduğu görülüyor.
Tüm bunlar hesaba katıldığında 2019 protestolarını sadece %4’lük metro zammı ile başlamadığını, bu zammın ‘bardağı taşıran son damla’ olduğunu söyleyebiliriz.
Aynı zirvede başarı ve başarısızlık
Eylem sürecine gelindiğinde dikkat çeken sadece kalabalıkların niceliği değildir. Öyle ki kitlelerin kendiliğinden örgütlediği halk meclisleri, emek meclisleri ve öğrenci meclisleri sürecin geri adım atmadan uzun süreye yayılmasını mümkün kılar. Sağlık ve eğitim sistemindeki neoliberal reformlar başta olmak üzere, taleplerin sermayenin saldırganlığına dönük olarak birleşmesi, eylemlerin çarpıcı bir karakteridir.
Tüm bunların sonucunda anayasa değişikliği sürecinin başlaması, hatta sol görünümlü bir adayın seçilmesi kimileri için bir başarı olarak görülebilir. Öyle ki öğrenci hareketinden gelen Gabriel Boric’in 2021 yılında düzenlenen seçimlerin ikinci turunda %55 ile devlet başkanı seçilmesi hakkında aceleci davranan kimileri bunu ‘yeni bir sol dalga’ olarak yorumladı.
Ancak tam tersi bir yerden bakarak, tüm bunların protestolardaki asıl talepleri ve ruhu boğduğu, pasifize edip sistem içinde erittiği de öne sürülebilir. Şüphesiz, gelinen nokta itibarıyla ikinci seçeneğin daha fazla dile getirildiği bir gerçek. Boric’in ‘başarı’ olarak sunduğu, daha kapsamlı bir anayasa taslağının 2022’deki referandumda reddedildiğini de unutmamak gerek.
Öğrenci hareketi absorbe edilince
Şili, dünyadaki en militan ve örgütlü öğrenci hareketlerine sahne olan ülkelerden biri olsa da, sık sık bu ruhun absorbe edildiği bir ülke. 2011’deki öğrenci protestolarda sivrilen öğrenci lideri ve Şili Komünist Partisi (PCCh) üyesi Camila Vallejo da bugün Şili Hükümeti’nin Genel Sekreteri.
PCCh, Boric ile koalisyon ortağı olarak hükümetin içerisinde yer alıyor. Ancak bu koalisyona sol kanattan yapılan eleştiriler, sokağın ve işçi sınıfının taleplerinin yasal sınırlara hapsediliği yönünde. Diğer yandan Boric hükümetinin Ukrayna’daki savaşta açık bir şekilde NATO yanlısı tavır alışı da koalisyonun ideolojik bir savrulma yaşadığı yönünde eleştirilere neden oldu.
Neoliberalizm için kazılan boş bir mezar
Ancak buradan çıkacak sonuç, ‘protestoların hiçbir işe yaramadığı’ değildir. Zira değerli olan, sokağın değiştirici gücünün kesin bir şekilde fark edilmesidir. Şili’de yaşananlar, revizyonist hayal kırıklıklarına geçit vermemek için, doğrudan sermayeyi hedef alan devrimci bir önderliğin eksikliğini bir kez daha hatırlatıyor.
Öyle ki, son derece radikal taleplerle gündeme getirilen yeni bir anayasa talebi, Boric yönetiminin ‘legal’ şemsiyesi altına girince sınıfsal karakterini yitirdi. Bu sebeple Boric, hareketin enerjisini yalnızca kurumsal kanallara çekerek soğurmakla kalmadı, aynı zamanda vaat ettiği reformist adımları dahi yerine getiremedi. Devrimci bir hareketin güçsüzlüğü ve radikal sendikal mücadelenin kapsayamadığı alanlar nedeniyle burjuvaziye manevra alanı kazandırdı, sokağın yalnız bıraktı.
Protestolarda özdeşleşen duvar yazılarından biri şuydu: “Neoliberalizm Şili’de doğdu ve Şili’de ölecek.” Devrimci önderliğin eksikliği sebebiyle Boric ve beraberindekiler, neoliberalizm için Şili’de kazılan bu boş mezara, içine cenazeyi koymadan bir kamyon toprak döktü.
Tüm bunlara rağmen, sokağın kazandırdıklarını hafife almamak gerekiyor. Büyük ve köktenci dönüşümler bir parmak şıklatmasıyla gerçekleşmiyor. Hele ki sermayenin kuşatması artmış ve toplumsal mücadelelerde mevzileriniz çok kan kaybetmişse... Önemli olan her defasında aynı deneyimi tekrar etmemek. Bu yüzden her ülkenin, bölgenin ya da zaman dilimin kendine ait koşulları olmakla beraber, sokakların birbirlerine öğrettikleri çok şey var.
Dipnot:
[1] https://www.reuters.com/article/world/chiles-inequality-challenge-what-went-wrong-and-can-it-be-fixed-idUSKBN1X22RK/
Kayalara Çarpan Dalgalar
-
Unutulmuş olanın geri dönüşü: Bellek, geleceksizlik ve direniş - Beril Sercem Şengül (5 Nisan 2025)
-
Hindistan: Bir genel grevin gücü neye yeter? - Kavel Alpaslan (5 Nisan 2025)
-
Krizin meydanlara taştığı an: İspanya’da 'Öfkeliler' hareketi ve siyasi mirası - Diyar Saraçoğlu (5 Nisan 2025)
-
Sokağın öğrettikleri: Şili’deki gösteriler - Kavel Alpaslan (7 Nisan 2025)
-
Yunanistan’da kemer sıkma karşıtı hareket (2010-2012) ve etkileri – Diyar Saraçoğlu (7 Nisan 2025)
-
Sarı Yelekliler Hareketi: Bir Fransız öfkesi - Gülgün Günal (8 Nisan 2025)
-
Wall Street’ten yükselen itiraz: %99’un mücadelesi ve işgal siyaseti - Diyar Saraçoğlu (8 Nisan 2025)
-
Lübnan’ın sokağı: Sadece öfkeli mi olacağız? - Kavel Alpaslan (9 Nisan 2025)
-
Mısır’da 2011 ayaklanmaları: Tahrir Meydanı’ndan yükselen değişim - Diyar Saraçoğlu (9 Nisan 2025)
(KA/VC)