"Dünden bugüne kadınlar barışı inşa ediyor"

İstanbul’da 22-23 Şubat'ta yapılan “Kadınlar Barışı Konuşuyor” çalıştayının sonucunda Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi kuruldu.
1990’lı yıllardan bugüne kadınların yürüttüğü barış çalışmalarını, mücadeleyi 'Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi' üyesi Hacer Özdemir'le konuştuk.
Dünden bugüne kadınların barış mücadelesi
1994’teki “Arkadaşıma Dokunma” kampanyasından bildirgenizde bahsetmiştiniz. Bu süreç nasıl başladı, kadınlar barış için ne zamandan beri örgütleniyor?
Kürt kadın hareketi ve feminist hareket, uzun yıllardır dayanışma içinde ortak mücadeleler, kampanyalar yürütüyor. 1994 yılı çok kritik bir dönemdi. O dönemde Kürt kimliği üzerine yoğun ırkçı ve milliyetçi saldırılar vardı. Kürt milletvekillerinin tutuklandığı, hatta Mehmet Sincar gibi isimlerin katledildiği zamanlardı. Kürtlerin adının bile sorun oluşturduğu bir süreçti. O dönemde Kürt kadın hareketi ağır saldırılara maruz kalıyordu. Kadınlar günlerce gözaltına alınıyor, işkence görüyor ve cinsiyetçi uygulamalara maruz kalıyordu. Tek suçları Kürt mücadelesinde yer almak ve kadın hakları için mücadele etmekti.
Feminist hareket, bu saldırılar karşısında "Arkadaşıma Dokunma" kampanyasını başlattı. Ve bu çok değerli bir kampanyaydı. Kürt kadın hareketi kriminalize edilmeye çalışıyordu ve Türkiye’den birçok kadın bu çalışmalarla aslında devlete karşı büyük bir duruş gösterdi. “Arkadaşıma dokunma” dedi. “Biz Kürt kadın hareketiyle bir aradayız, yan yanayız birlikte mücadele veriyoruz” dedi.
Her fırsatta Türk, Kürt, Arap, Ermeni birçok kadın yan yana ‘bizi ötekileştiren erkek devlettir, bu iktidardır’ dedi. Bu kampanya, kadınlar arasında güçlü bir dayanışmanın ifadesiydi.
2009'da ise "Barış İçin Kadın Girişimi (BİK)" gibi çalışmalar ortaya çıktı. Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde buluşmalar, etkinlikler düzenlendi; Adana, Ankara, Hatay, Batman, Diyarbakır ve İstanbul’da kadınlar bir araya geldi.
Sonrasında yüzlerce imzacının bulunduğu "Vakit Geldi Barışın" çalışması yapıldı. Yani dünden bugüne kadınlar barış için hep bir arada ısrar etti.

Ortak mücadele hattı
Kadınların ortak mücadele hattı nasıl kuruldu?
Bizi ayrıştıran ve ötekileştiren mevcut iktidarın politikalarıdır. Kadın hareketleri olarak bunu aşmanın yolu yan yana durmaktan geçiyor. 2009’daki Kürdistan Halklar Topluluğu (KCK) operasyonlarında Kürt kadın hareketinin öncü isimlerinin çoğu gözaltına alındı.
Bu operasyonlar siyasi bir soykırım olarak nitelendirildi. Bu süreçte feminist hareket ve Kürt kadın hareketi arasında dayanışma daha da güçlendi. İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerde çeşitli inisiyatiflerle örgütlenmeler sürdürüldü. Kadınlar daha sonra Kadın Özgürlük Meclisi'ni (KÖM) oluşturdu.
2013’te barış ve çözüm süreçleri başladığında kadın hareketleri zaten buna hazırlıklıydı; konferanslarını düzenlemiş, meclislerini kurmuştu. Bu dönemlerde kadın hareketlerinin ortak çalışmaları önemli kazanımlar elde etti, ancak son yıllarda yeniden yoğun baskı ve saldırılarla karşılaştık.
Bu çalışmaları yapan birçok arkadaşımız ya sürgün edildi ya tutuklandı. Bütün var olan haklarımıza saldırı başladı. İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı. Nafaka hakkı tartışmaya açıldı. Yani mücadelelerle kazandığımız haklar elimizden alındı ülke ‘kadın hakları’ bağlamında gerilemeye başladı. Ve BİK çalışmaları da biraz sekteye uğradı. Yine de kadınlar olarak birbirimizden hiç kopmadık ve sürekli olarak yan yana durduk. Kayyım atamalarında Türkiyeli feministlerle ve kadınlarla ortak buluşma yapıldı. Yine de her şeye rağmen bir araya geldik bir tartışmalar yürüttük. Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu oluştu. Az bir şey değildi. Öyle bir dönemde 800 kadının bir araya geldiği bir çalışmaydı.
Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi
Yakın zamanda yaptığınız “Kadınlar Barışı Konuşuyor” çalıştayını anlatabilir misiniz?
"Kadınlar Barışı Konuşuyor" çalıştayını 22-23 Şubat’ta düzenledik. Türkiye ve Ortadoğu'daki savaş koşulları, kadın emeği, savaş ekonomisi ve yoksullaşma politikalarını tartıştık. Ayrıca barış mücadelesinin kadın mücadelesi ile neden birlikte yürütülmesi gerektiğini konuştuk. Son gün ise forum düzenleyip bundan sonra nasıl örgütleneceğimizi tartıştık.
Fakat orada ortak bir akıl vardı. Kürt sorunu demokratik koşullarla çözülmediği sürece yoksulluğun çözülmeyeceği, kadın katliamlarının durmayacağı ve Türkiye'nin demokratikleşmesinin de mümkün olmayacağı. Zaten hepimiz için ortak bir fikirdi. Fikirden ziyade kadınlar senelerdir bu demokratik olmayan baskıcı rejimde edindikleri deneyimlerle zaten bu fikri edinmiş ve bunun için mücadele etmeye başlamıştı. Onun için bu mesele sadece Kürt Kadın hareketinin bir meselesi değildi. Bizlerde tüm kesimlerden kadınların katılımını hedefledik ve birçok şehirde buluşmalar yaparak çalışmalarımızı genişlettik.
Amacımız artık sadece kadın hareketi içindeki kadınlarla değil, toplumun farklı kesimlerine ulaşmak ve barışı toplumsallaştırmak. Çünkü biliyoruz ki Kürt sorunu demokratik çözülmeden, Türkiye’nin genel sorunları da çözülemez.
“Savaş ekonomisi, kadın emeği ve yoksullaştırma politikaları”, “Barış mücadelesiyle kadın mücadelesinin birlikte yürümesine neden ihtiyacımız var?” ve “Kadınlar nasıl bir barış istiyor? Barışı nasıl inşa edebiliriz?” başlıklı üç farklı atölyenin yapıldığı çalıştayda, "Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi" kurulması kararını aldık.

"Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi" kuruldu: Barışın sözünü büyüteceğiz
"Türkiye'nin her bölgesinde barış konuşulmalı"
Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi'nin örgütlenmeleri ve çalışmaları başladı. Kürt illerinde bu süreç nasıl ilerleyecek?
Kürdistan zaten yıllardır barış mücadelesinin içinde, Kürt kadınları uzun zamandır buna hazır. Hatta belki de 27 Şubat’taki çağrının ardından belki de en çok Kürt halkı temkinli davrandı. Çünkü var olan iktidarın yürüttüğü politikalar, barış için mücadele edenlerin başına gelenler daha birçok şey, güven vermedi. Süreçler oluşmadı. Masalar devrildi.
Şimdi asıl ihtiyaç Türkiye’nin batısına ve her yerine bu mücadeleyi taşımak. Ama yine de Kürt halkı kendi mücadelesine, aktörlerine inanıyor. Daha önemlisi barışa inanıyor. Bu yüzden ben asıl olarak Türkiye halklarıyla bu mücadeleyi tartışmayı önemli buluyorum. Çünkü bu sorun yalnızca Kürtlerin değil, tüm Türkiye'nin sorunu. Kürtlerin demokratik talepleri karşılanmadığı sürece Türkiye demokratikleşemez bunun örneklerini en yakın zamanda İstanbul’da yaşadık.
Şu an Kürt Kadın Platformu (Yekîtiya Jinên Kurd ) Kürdistan genelinde örgütleniyor ve diğer parçalarla ortak çalışmalar yürütüyor. Ancak Karadeniz’de, Trakya’da, yani Türkiye’nin her bölgesinde bu meseleyi konuşmalıyız. Kürt sorunu çözüldüğünde Türkiye demokratikleşebilir ve toplum olarak ilerleyebiliriz. Bu mücadeleyi ortaklaştırmak ve herkesle birlikte yürütmek zorundayız.
"Kadınlar, toplumun demokratikleşmesine öncülük edecek"
Özellikle son dönemde HDK ve 'Kent Uzlaşısı’na yönelik artan operasyonlar düşünüldüğünde, barış için örgütlenmeler sekteye uğradı mı?
İktidarın amacı tam da budur: toplumda korku yaratarak sindirmek. Ancak kadınlar olarak biz buna karşı her zaman direndik. Örneğin feminist hareketin gece yürüyüşleri ya da Kürt kadınlarının mitingleri, topluma büyük bir cesaret verdi. Operasyonlar ve baskılar arttıkça aslında daha fazla insan mücadeleye katıldı.
Artık kadınların daha cesaretli olduğuna inanıyorum. Çünkü kadınlar ve çocuklar savaştan en fazla etkilenen kesimler ve bu durumu değiştirecek olanlar da yine kadınlar olacak.
Türkiye'deki tüm kadın hareketleri olarak ortak mücadele etmekten başka seçeneğimiz yok. Biz ayrışmak yerine, birlikte hareket ederek toplumu değiştirebiliriz. Kadınlar, cesaretleriyle toplumun demokratikleşmesine öncülük edecek güce sahip. Bu yüzden operasyonlar ve baskılar bizi durdurmamalı, aksine daha güçlü ve kararlı kılmalı.
Kadınlar ve Kürtler her ne kadar yıllardır ‘barış’ konuşsa da, tartışsa da yeniden şu günlerde barış umutları filizlenirken de bizlerin genç kadınlara, yeni sözler söylemek isteyen, barışı büyütmek isteyen kadınlara daha çok ihtiyacı var.
Her ırktan, her dilden, her dinden kadın bir arada bu mücadelede yan yana geldi daha da güçlenerek yan yana gelebilir. Bu yüzden bizlerin de kadınlara çağrısı budur; gelin renklerimizle ‘onurlu bir barış’ inşa edelim.
(ED)
"Geçmiş Gelecektir" lansmanı Diyarbakır'da yapıldı

DBB BİR YILDA NE YAPTI?
Bucak ve Hatun: Şeffaf ve katılımcı politikadan taviz vermedik
İBB PROTESTOLARINDA 4'ÜNCÜ GÜN
ÇHD'li avukatlar: Gözaltında çıplak aramaya maruz kalan yurttaşlar oldu

Diyarbakır Newroz'u: Öcalan, barış, yağmur ve halay
DİYARBAKIR NEWROZU 2025
Bakırhan: Tarihsel bir barışa ve çözüme doğru yol alıyoruz
